Resûlullah(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et.” Bunun üzerine birisi, “Ey Allah’ın Resûlü! Eğer mazlum ise yardım ederim, ancak zalimse ona nasıl yardım edeceğim?” dedi. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu: “Onu zulümden uzaklaştırırsın veya onun zulmüne engel olursun. İşte bu ona yapacağın yardımdır.”
(Buhari, İkrah, 7)
Yardımlaşma yeri geldiğinde insanların maddi olarak birbirine destek olması yeri geldiğinde ise manevi olarak yanında olduğunu, yalnız olmadığını hissettirmektir.
Peki biz ne kadar yardımlaşıyoruz? Ne kadar yardımseveriz? Bu soruyu kendimize hiç sorduk mu? Hayatın koşturmacasına kapılan insanoğlu kendisini ayrıcalıklı kılan insan olma hasletlerini zaman zaman geri plana atabiliyor.
Allahın emrettiği zekat farzı ise bu toplumsal yardımlaşmanın zaruri halidir. Zannedildiği gibi zekat sadece fakirin ihtiyacı değil. zekatı verenin de malının bereketlenmesi için bir temizleme işlemidir. Yardım konusuna batini anlamda baktığımızda zekat hem verenin hem alanın müşterek yardımlaştığı bir kurumsal durumdur.
İyiliği tüm coğrafyalara taşımayı amaç edinen İslam insana verdiği kıymetle zengin ve fakir arasındaki mesafeyi kaldırıyor ve kardeşlik tohumlarını mümin yüreklere serpiyor. Yardımlaşmanın beklentisizliği kişiyi ihsan sahibi yapacak ve cömert kulların ulaşabilecegi rahmete kavuşturacaktır.
Mümin kardeşe yapılacak olan maddi manevi yardım İslamın emirlerinden ve Allahın en sevdigi hasletlerdendir.